-
1 ince bir tabaka ile kaplamak
v. film -
2 ince
\ince bir kitap ein dünnes Buch\ince yapılı schlank gebaut3) ( iri karşıtı) fein\ince kum feiner Sand4) ( sıvılar için) dünnflüssig5) ( hafif) leicht\ince eleyip sık dokumak verhackstücken -
3 ince
изощрённый то́нкий* * *1.1) врз. то́нкийince değnek — то́нкая па́лка
ince kitap — то́нкая кни́га
ince adam — то́нкий челове́к
ince sanaat — то́нкое / изя́щное иску́сство
ince zevk — изы́сканный вкус
2) ме́лкийince kum — ме́лкий песо́к
ince un — мука́ ме́лкого помо́ла
ince tuz — ме́лкая соль
3) изы́сканный, изя́щный, утончённыйince damak — разбо́рчивый / привере́дливый в еде́
ince yemek — изы́сканное ку́шанье
4) о́стрый, проница́тельный; у́мныйince bir alay — то́нкий ю́мор
ince görüş — проница́тельный взгля́д
5) высо́кий, ре́зкий, пронзи́тельный ( о голосе)2.1) то́нко2) ме́лко3) дета́льно, подро́бно, тща́тельноince eleyip sık dokumak — тща́тельно выполня́ть работу, де́лать на со́весть
-
4 lâtif
1. رضي [رَضِيّ]Anlamı: yumuşak, hoş, ince bir güzelliği olan2. زين [زَيْن]Anlamı: yumuşak, hoş, ince bir güzelliği olan3. سائغ [سائِغ]Anlamı: yumuşak, hoş, ince bir güzelliği olan4. لطيف [لَطِيف]Anlamı: yumuşak, hoş, ince bir güzelliği olan -
5 acur
1. خيار [خِيَار]Anlamı: kabakgillerden, kabuğu çizgili ve tüylü, sarımtrak, yeşil lekeli ince bir çeşit hıyar2. قثاء [قِثَّاء]Anlamı: kabakgillerden, kabuğu çizgili ve tüylü, sarımtrak, yeşil lekeli ince bir çeşit hıyar -
6 latif
anmutig, ansprechend; ( ince bir güzelliği olan) grazil -
7 poplin
بوبلين [بُوبْلِين]Anlamı: ince bir kumaş çeşidi -
8 akmak
1. أهمع [أَهْمَعَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek2. انبجس [اِنْبَجَسَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek3. اندفع [اِنْدَفَعَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek4. انساب [اِنْسابَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek5. انسجم [اِنْسَجَمَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek6. انفجر [اِنْفَجَرَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek7. انهمر [اِنْهَمَرَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek8. بثق [بَثَقَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek9. ترقرق [تَرَقْرَقَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek10. تفجر [تَفَجَّرَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek11. تهطل [تَهَطَّلَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek12. ثج [ثَجَّ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek13. جرى [جَرَى]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek14. در [دَرَّ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek15. دفق [دَفَقَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek16. ساب [سابَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek17. ساح [ساحَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek18. سال [سالَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek19. سجم [سَجَمَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek20. سح [سَحَّ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek21. وزب [وَزَبَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek -
9 bölme
1. حائل [حائِل]2. حاجز [حَاجِز]3. سد [سَدّ]4. عائق [عائِق]5. عرقلة [عَرْقَلَة]6. مانع [مانِع]7. عقبة [عَقَبَة] -
10 kıymak
1. أباد [أَبَادَ]Anlamı: acımayıp öldürmek2. اعتسف [اِعْتَسَفَ]Anlamı: acımayarak büyük bir kötülük etmek, zulmetmek3. تعسف [تَعَسَّفَ]Anlamı: acımayarak büyük bir kötülük etmek, zulmetmek4. حاف [حافَ]Anlamı: acımayarak büyük bir kötülük etmek, zulmetmek5. ضام [ضامَ]Anlamı: acımayarak büyük bir kötülük etmek, zulmetmek6. ظلم [ظَلَمَ]Anlamı: acımayarak büyük bir kötülük etmek, zulmetmek7. عسف [عَسَفَ]Anlamı: acımayarak büyük bir kötülük etmek, zulmetmek8. غشم [غَشَمَ]Anlamı: acımayarak büyük bir kötülük etmek, zulmetmek9. فرم [فَرَمَ]10. قتل [قَتَلَ]Anlamı: acımayıp öldürmek11. قرط [قَرَّطَ]12. قطع [قَطَّعَ]13. هرم [هَرَّمَ]14. هرم [هَرَمَ]15. وتر [وَتَرَ]Anlamı: acımayarak büyük bir kötülük etmek, zulmetmek -
11 sargı
1. رفادة [رِفَادَة]Anlamı: esnek bir maddeden yapılmış uzun, dar ve ince şerit2. عصاب [عِصَاب]Anlamı: esnek bir maddeden yapılmış uzun, dar ve ince şerit3. عصابة [عِصَابَة]Anlamı: esnek bir maddeden yapılmış uzun, dar ve ince şerit4. كماد [كِمَاد]Anlamı: esnek bir maddeden yapılmış uzun, dar ve ince şerit5. لفافة [لِفَافَة]Anlamı: esnek bir maddeden yapılmış uzun, dar ve ince şerit -
12 zağ
1. براية [بُرَايَة]Anlamı: taş üzerinde bilenen bir kesici aracın keskin yüzüne yapışan çok ince çelik parçaları2. خراشة [خُرَاشَة]Anlamı: taş üzerinde bilenen bir kesici aracın keskin yüzüne yapışan çok ince çelik parçaları3. خراطة [خُرَاطَة]Anlamı: taş üzerinde bilenen bir kesici aracın keskin yüzüne yapışan çok ince çelik parçaları4. سحالة [سُحَالَة]Anlamı: taş üzerinde bilenen bir kesici aracın keskin yüzüne yapışan çok ince çelik parçaları5. نحاتة [نُحَاتَة]Anlamı: taş üzerinde bilenen bir kesici aracın keskin yüzüne yapışan çok ince çelik parçaları -
13 çavuş üzümü
1. كرم [كَرْم]Anlamı: kabuğu ince, iri taneli bir çeşit üzüm2. كرمة [كَرْمَة]Anlamı: kabuğu ince, iri taneli bir çeşit üzüm3. عنب [عِنَب]Anlamı: kabuğu ince, iri taneli bir çeşit üzüm -
14 dere otu
1. شبت [شِبِتّ]Anlamı: maydanozgillerden, ince yapraklı bazı yemeklere konulan güzel kokulu bir bitki2. شمار [شَمَار]Anlamı: maydanozgillerden, ince yapraklı bazı yemeklere konulan güzel kokulu bir bitki3. شمرة [شُمْرَة]Anlamı: maydanozgillerden, ince yapraklı bazı yemeklere konulan güzel kokulu bir bitki -
15 şiş
1. تورم [تَوَرُّم]Anlamı: şişmiş olan yer, şişlik2. سفود [سَفُّود]3. سيخ [سِيخ]4. شيش [شِيش] -
16 cımbız
1. ملقط [مِلْقَط]Anlamı: kıl gibi ince şeyleri tutmak için bir araç, küçük maşa2. منتاف [مِنْتَاف]Anlamı: kıl gibi ince şeyleri tutmak için bir araç, küçük maşa -
17 dilim
1. شرحة [شَرْحَة]Anlamı: bir bütünden kesilmiş veya ayrılmış ince, yassı parça2. شريحة [شَرِيحَة]Anlamı: bir bütünden kesilmiş veya ayrılmış ince, yassı parça -
18 keskin
1) scharf\keskin bir zekâ ein scharfer Verstandustura gibi \keskin scharf wie ein Rasiermesser2) ( tiz) schrillince ve \keskin bir kadın sesi eine hohe und schrille Frauenstimmegözü \keskin olmak scharfe Augen haben\keskin bir ağrı/koku/zekâ ein durchdringender Schmerz/Geruch/Verstand\keskin bir koku ein strenger Geruch\keskin dönüş yapmak scharf abbiegen -
19 ayrıntı
ayrıntı sEinzelheit f, Detail nt\ayrıntılara inmek ins Detail gehen\ayrıntıya girmek ins Detail gehenbütün \ayrıntılarıyla in allen Einzelheitenbir şeyi çok ince \ayrıntıları ile anlatmak etw sehr ausführlich erzählen -
20 nazik
1) höflich3) ( kırılabilen) zerbrechlich4) ( kritik) delikat, heikelbu \nazik bir iş das ist eine delikate Angelegenheit
- 1
- 2
См. также в других словарях:
ince — sf. 1) Kendi cinsinden olanlara göre, dar ve kalınlığı az olan, kalın karşıtı İnce minare. İnce değnek. İnce kitap. 2) Zayıf Sarışın, kuru, ince bir kadındı. Y. K. Beyatlı 3) Taneleri ufak, iri karşıtı İnce un. İnce kum. 4) Aşırı özen gerektiren … Çağatay Osmanlı Sözlük
ince eleyip (veya eğirip) sık dokumak — bir şeyi en küçük ayrıntılarına kadar araştırmak, gözden veya elden geçirmek Annesinin bu meseleyi nasıl ince eleyip sık dokuyacağını biliyordu. O. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir tutam — sf. Çok az Bir tutam saçın kafa derisinden koptuğunu, ince, sıcak bir yanma olarak duydu. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
ince gül yağı — is. Su buharı dağıtmasıyla elde edilen soluk sarı renkli, gül kokulu bir sıvı … Çağatay Osmanlı Sözlük
ince düşünmek — çok detaylı bir biçimde düşünmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kalın incelene kadar ince üzülür — bir hastalık, bir sıkıntı karşısında güçlü gücünden bir parçasını yitirirek zayıflar ama zayıf olan, ölecek duruma gelir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
boynu kıldan ince olmak — haksız olduğu anlaşıldığında verilecek her türlü cezaya razı olmak Eğer efendim, bir kelime yalanım varsa hükûmete karşı boynum kıldan incedir. Vurunuz. H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
kalp (veya kalbini) kazanmak (veya fethetmek) — ince bir davranış veya güzel bir sözle birinin sevgisini kazanmak, ilgisini çekmek Hele düzmece şehzadenin kadife pantolonuyla sivri güzel çehresi derhâl kadının kalbini kazandı. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
didirmek — ince bir delikten fışkırtmak … Beypazari ağzindan sözcükler
Dudu (album) — Dudu Studio album by Tarkan Released 1 July 2003 Recorded Recorded at Sari Ev and Imaj Studios ( … Wikipedia
dil — 1. is. 1) Ağız boşluğunda, tatmaya, yutkunmaya, sesleri boğumlamaya yarayan etli, uzun, hareketli organ, tat alma organı Ağzımı dolduran kocaman dil, kelimelere yer bırakmıyor ki... Y. Z. Ortaç 2) Birçok aletin uzun, yassı ve çoğu hareketli… … Çağatay Osmanlı Sözlük